Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
karşı olmak
"karşı olmak"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 28 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
karşı olmak
be against
f.
2
Yaygın Kullanım
karşı olmak
face
f.
General
3
Genel
karşı olmak
go counter to
f.
4
Genel
karşı olmak
front
f.
5
Genel
karşı olmak
dissent
f.
6
Genel
karşı olmak
object
f.
7
Genel
karşı olmak
be opposed to
f.
8
Genel
karşı olmak
go against
f.
9
Genel
karşı olmak
overlook
f.
10
Genel
karşı olmak
front on to
f.
11
Genel
karşı olmak
impugn
f.
12
Genel
karşı olmak
set against
f.
13
Genel
karşı olmak
face
f.
14
Genel
karşı olmak
oppose
f.
15
Genel
karşı olmak
weigh against somebody
f.
16
Genel
karşı olmak
be down on somebody
f.
17
Genel
karşı olmak
repugnate
f.
18
Genel
karşı olmak
reluctate
f.
19
Genel
karşı olmak
disfavor [us]
f.
20
Genel
karşı olmak
disfavour [uk]
f.
Phrasals
21
Öbek Fiiller
karşı olmak
stand against
f.
22
Öbek Fiiller
karşı olmak
go against
f.
Idioms
23
Deyim
karşı olmak
fly in the teeth of someone
f.
24
Deyim
karşı olmak
death on
f.
25
Deyim
karşı olmak
fly in the face of someone
f.
26
Deyim
karşı olmak
go against the grain
f.
Law
27
Hukuk
karşı olmak
oppose
f.
Archaic
28
Eski Kullanım
karşı olmak
traverse
f.
"karşı olmak"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 303 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
karşı uyanık olmak
get hip to
f.
2
Genel
dayanıklı olmak (bir şeye karşı)
stand up to
f.
3
Genel
korkunç görüntülere karşı dayanıklı olmak
have a strong stomach
f.
4
Genel
değişikliğe karşı olmak
hold the line
f.
5
Genel
bir şeye karşı olmak
be opposed to something
f.
6
Genel
bir cezayla karşı karşıya olmak
be in the doghouse
f.
7
Genel
karşı karşıya olmak
face
f.
8
Genel
birine karşı sorumlu olmak
be answerable to someone
f.
9
Genel
birşeye karşı alerjisi olmak
have an allergy against
f.
10
Genel
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be on the edge of extinction
f.
11
Genel
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be on the verge of extinction
f.
12
Genel
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be in danger of extinction
f.
13
Genel
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be on the brink of extinction
f.
14
Genel
-e karşı ilgisiz olmak
be indifferent to
f.
15
Genel
-e karşı olmak
be averse to
f.
16
Genel
-e karşı olmak
be down on
f.
17
Genel
-e karşı şansı olmak
have a chance against
f.
18
Genel
-e karşı olmak
go against
f.
19
Genel
-e karşı olmak
side against
f.
20
Genel
-e karşı olmak
oppose
f.
21
Genel
-e karşı hazırlıklı olmak
provide against
f.
22
Genel
-e karşı ilgisiz olmak
be insensitive to
f.
23
Genel
-e karşı ilgisiz olmak
be insensible to
f.
24
Genel
zamanaşımı tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be in danger of lapsing
f.
25
Genel
topluma karşı sorumlu olmak
be accountable to public
f.
26
Genel
birine karşı sorumlu olmak
be accountable to someone for something
f.
27
Genel
-e karşı birlik olmak
align against
f.
28
Genel
birisine karşı dürüst olmak
be honest with somebody
f.
29
Genel
çocuklarına karşı aşırı derecede koruyucu olmak
be too protective of one’s kids
f.
30
Genel
(öğrencilere/sınıfa karşı) sert olmak
get tough with the class
f.
31
Genel
birine karşı hisleri olmak
have feelings for someone
f.
32
Genel
vurulma riskiyle karşı karşıya olmak
be faced with the risk of being shot
f.
33
Genel
vurulma tehlikesiyle karşı karşıya olmak
be faced with the risk of being shot
f.
34
Genel
-e karşı kazanma şansı olmak
have a chance to win against someone
f.
35
Genel
rakiplerine karşı üç puan önde olmak
have a three-point lead over his opponents
f.
36
Genel
rakiplerine karşı altı puan önde olmak
have a six-point lead over his opponents
f.
37
Genel
birine karşı kibar olmak
be polite to someone
f.
38
Genel
katı bir şekilde karşı olmak
be strictly against
f.
39
Genel
birine karşı belirgin bir üstünlüğü olmak
have a decisive advantage over someone
f.
40
Genel
kendine karşı sabırlı olmak
be patient with yourself
f.
41
Genel
birine karşı aşırı korumacı olmak
nanny
f.
42
Genel
karşı çıkanlara rağmen muvaffak olmak
weather a point
f.
43
Genel
birine karşı nazik olmak
be kind to somebody
f.
44
Genel
(bir şeye karşı) sorumluluk sahibi olmak
hold
f.
45
Genel
(bir kimseye veya şeye) karşı güçlü bir etken olmak
mitigate against
f.
46
Genel
-e karşı dikkatsiz olmak
by-pass
f.
47
Genel
(birine karşı) lütufkar olmak
grace [obsolete]
f.
48
Genel
karşı çıkılabilir olmak
disrelish [obsolete]
f.
49
Genel
'-e karşı tetikte olmak
counterwait
f.
50
Genel
'-e karşı hazırlıklı olmak
foresee [obsolete]
f.
51
Genel
birine karşı ön yargılı olmak
prejudice against
f.
52
Genel
sert bir şekilde karşı olmak
oppose strongly
f.
53
Genel
sert bir şekilde karşı olmak
strongly oppose
f.
Phrasals
54
Öbek Fiiller
'-e alenen karşı olmak
clamor against
i.
55
Öbek Fiiller
karşı taraftan biriyle aynı fikirde olmak
pair off
f.
56
Öbek Fiiller
tehlikeye/belaya karşı hazırlıklı olmak
buckle up
f.
57
Öbek Fiiller
(bir şeye) alenen karşı olmak
clamor against (something)
f.
58
Öbek Fiiller
birisine karşı dürüst olmak
come clean (with someone) (about something)
f.
59
Öbek Fiiller
(birine veya bir şeye karşı) negatif düşüncelere sahip olmak
get down on (someone or something)
f.
60
Öbek Fiiller
elinde birine karşı suçlayıcı kanıt olmak
get (something) on (someone)
f.
61
Öbek Fiiller
birine karşı kanıtı/delili olmak
get (something) on (someone)
f.
62
Öbek Fiiller
birine karşı bir avantajı olmak
get (something) on (someone)
f.
63
Öbek Fiiller
birine karşı bir üstünlüğü olmak
get (something) on (someone)
f.
64
Öbek Fiiller
birine/bir şeye karşı olmak
have something against someone or something
f.
65
Öbek Fiiller
birine/bir şeye karşı bir şeyi/bir sorunu olmak
have something against someone or something
f.
66
Öbek Fiiller
birine karşı dürüst olmak
square with someone
f.
67
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı duyarlı olmak
tune into (someone or something)
f.
68
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı bir hazırlık içinde olmak
mount against (someone or something)
f.
69
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı önyargılı olmak
slant against (someone or something)
f.
70
Öbek Fiiller
birine/bir şeye karşı sorumlu olmak
report to someone or something
f.
71
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birlik olmak
ally (oneself) (with someone) (against someone or something)
f.
72
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) müttefik olmak
ally (oneself) (with someone) (against someone or something)
f.
73
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) birlik olmak
ally (oneself) (with someone) (against someone or something)
f.
74
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye karşı biriyle/bir şeyle) müttefik olmak
ally (oneself) (with someone) (against someone or something)
f.
75
Öbek Fiiller
birine/bir şeye karşı olmak
argue against someone or something
f.
76
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye karşı) tek yürek olmak
band together (against someone or something)
f.
77
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) tamamen karşı olmak/çıkmak
come down on (someone or something)
f.
78
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye karşı) birlik olmak
conspire against (something or someone)
f.
79
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı (biriyle) birlik olmak
conspire with (someone) against (something or someone)
f.
80
Öbek Fiiller
(birine karşı) birlik olmak
gang up (on someone)
f.
81
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı birlik olmak
gang up against (someone or something)
f.
82
Öbek Fiiller
(birine karşı) birlik olmak
gang up on (one)
f.
83
Öbek Fiiller
birine karşı dürüst olmak
give it to someone (straight)
f.
84
Öbek Fiiller
'-e karşı (bir şeyi) olmak
have against
f.
85
Öbek Fiiller
'-e karşı bir şeyi/bir sorunu olmak
have against
f.
86
Öbek Fiiller
-e karşı olmak
have something against
f.
87
Öbek Fiiller
'-e karşı bir şeyi/bir sorunu olmak
have something against
f.
88
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı daha hoşgörülü olmak
let up (on someone or something)
f.
89
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı daha az acımasız olmak
let up (on someone or something)
f.
90
Öbek Fiiller
'-e karşı daha hoşgörülü olmak
let up on
f.
91
Öbek Fiiller
'-e karşı daha az acımasız olmak
let up on
f.
92
Öbek Fiiller
(birine) karşı samimi olmak
level with (one)
f.
93
Öbek Fiiller
birine karşı samimi olmak
level with someone
f.
94
Öbek Fiiller
'-e karşı bir hazırlık içinde olmak
mount against
f.
95
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı birlik olmak
mutiny against (someone or something)
f.
96
Öbek Fiiller
(birinin birine/bir şeye) karşı önyargılı olmasına neden olmak
prejudice (one) against (someone or something)
f.
97
Öbek Fiiller
(bir şeye) karşı hazırlıklı olmak
provide against (something)
f.
98
Öbek Fiiller
(bir şeye) karşı hazırlıklı olmak
provide for (something)
f.
99
Öbek Fiiller
(birine) karşı olmak
side against (one)
f.
100
Öbek Fiiller
-e karşı önyargılı olmak
slant against
f.
101
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı olmak
stand up against (someone or something)
f.
102
Öbek Fiiller
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/kalmak
stare at (something)
f.
103
Öbek Fiiller
ile karşı karşıya olmak
stare into
f.
104
Öbek Fiiller
(bir şeyle) karşı karşıya olmak
stare into (something)
f.
105
Öbek Fiiller
(birine) karşı düşman olmak
take against (one)
f.
106
Öbek Fiiller
(bir şeye) karşı uyanık olmak
tune in (to something)
f.
107
Öbek Fiiller
(bir şeye) karşı tetikte olmak
tune in (to something)
f.
108
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı ayık olmak
wise up to (someone or something)
f.
109
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak
wise up to (someone or something)
f.
110
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak
wise up to (someone or something)
f.
111
Öbek Fiiller
(birine/bir şeye) karşı etkili olmak
work against (someone or something)
f.
Phrases
112
İfadeler
(birine/bir şeye) karşı çok hassas olmak
yearn over (someone or something)
f.
113
İfadeler
'-e karşı çok hassas olmak
yearn over
f.
114
İfadeler
(birine/bir şeye) karşı dürüst olmak gerekirse
to be fair (to someone or something)
expr.
Colloquial
115
Konuşma Dili
birisine karşı başından beri dürüst olmak
be honest with someone from the beginning
f.
116
Konuşma Dili
gebeliğe karşı önlem almış olmak
be prepared
f.
117
Konuşma Dili
(birine) karşı avantaj sahibi olmak
have (something) on (one)
f.
118
Konuşma Dili
(birine) karşı üstünlük sağlayacak (bir şeyi) olmak
have (something) on (one)
f.
119
Konuşma Dili
(birine) karşı suçlayıcı kanıtı olmak
have (something) on (one)
f.
120
Konuşma Dili
(birine) karşı kanıtı/delili olmak
have (something) on (one)
f.
121
Konuşma Dili
(birine) karşı bir avantaj sahibi olmak
have (something) on (one)
f.
122
Konuşma Dili
(birine) karşı bir üstünlüğü olmak
have (something) on (one)
f.
123
Konuşma Dili
(birine) karşı hıncı olmak
have got it in for (someone)
f.
124
Konuşma Dili
(oyun, yarışma veya savaşta) karşı olmak
verse
f.
125
Konuşma Dili
birine karşı iyi/kibar olmak
make nice
f.
126
Konuşma Dili
birine karşı iyi/kibar olmak
make nice-nice
f.
127
Konuşma Dili
birine karşı iyi/kibar olmak
make nice-nice
f.
128
Konuşma Dili
'-e karşı sorumlu olmak
answer to
f.
129
Konuşma Dili
(birine/bir şeye) karşı olmak
be down on (someone or something)
f.
130
Konuşma Dili
(birine/bir şeye) karşı olumsuz hisleri olmak
be down on (someone or something)
f.
131
Konuşma Dili
karşısında/karşı tarafında olmak
be over
f.
132
Konuşma Dili
(birine karşı) sert olmak
be tough (on somebody)
f.
133
Konuşma Dili
(birine karşı) müsamahasız olmak/davranmak
be tough (on somebody)
f.
134
Konuşma Dili
(birine karşı) acımasız olmak/davranmak
be tough (on somebody)
f.
135
Konuşma Dili
(birine karşı) sert olmak
be tough (with somebody)
f.
136
Konuşma Dili
(birine karşı) müsamahasız olmak/davranmak
be tough (with somebody)
f.
137
Konuşma Dili
(birine karşı) acımasız olmak/davranmak
be tough (with somebody)
f.
138
Konuşma Dili
(birine karşı) sert olmak
get tough (on somebody)
f.
139
Konuşma Dili
(birine karşı) müsamahasız olmak/davranmak
get tough (on somebody)
f.
140
Konuşma Dili
(birine karşı) acımasız olmak/davranmak
get tough (on somebody)
f.
141
Konuşma Dili
(birine karşı) sert olmak
get tough (with somebody)
f.
142
Konuşma Dili
(birine karşı) müsamahasız olmak/davranmak
get tough (with somebody)
f.
143
Konuşma Dili
(birine karşı) acımasız olmak/davranmak
get tough (with somebody)
f.
144
Konuşma Dili
(birine/bir şeye karşı) sert olmak
be tough on (someone or something)
f.
145
Konuşma Dili
(birine/bir şeye karşı) müsamahasız olmak/davranmak
be tough on (someone or something)
f.
146
Konuşma Dili
(birine/bir şeye karşı) acımasız olmak/davranmak
be tough on (someone or something)
f.
147
Konuşma Dili
(kendine) karşı acımasız olmak
beat (oneself) up
f.
148
Konuşma Dili
(birine) karşı dürüst olmak
give it to (one) straight
f.
149
Konuşma Dili
birine karşı bir delili olmak
have something on somebody
f.
Idioms
150
Deyim
aynı şartlarla karşı karşıya olmak
be in the same boat
f.
151
Deyim
birine karşı tetikte olmak
keep on one's guard against someone
f.
152
Deyim
bir şeye tamamen karşı olmak
one's heart is set against something
f.
153
Deyim
birine karşı tetikte olmak
stay on one's guard against someone
f.
154
Deyim
birine karşı zaafı olmak
have a soft spot for someone
f.
155
Deyim
birine karşı nazik olmak
do right by someone
f.
156
Deyim
birine karşı iyi olmak
do right by someone
f.
157
Deyim
birisine karşı yeterli kanıta/delile sahip olmak
have a case against someone
f.
158
Deyim
birine karşı iyi/nazik olmak
be well disposed toward someone
f.
159
Deyim
birine karşı çok kötü olmak
be hard on
f.
160
Deyim
birine karşı tetikte olmak
keep on guard against someone
f.
161
Deyim
birine karşı tetikte olmak
stay on guard against someone
f.
162
Deyim
birine karşı tetikte olmak
remain on one's guard against someone
f.
163
Deyim
birine karşı iyi/nazik olmak
be well disposed to someone
f.
164
Deyim
bir şeye karşı zayıflığı olmak
have a weakness for
f.
165
Deyim
birine karşı tetikte olmak
be on one's guard against someone
f.
166
Deyim
bir şeye tamamen karşı olmak
one's heart is dead set against something
f.
167
Deyim
birisine karşı zaafı olmak
have a weak spot for somebody
f.
168
Deyim
birilerine karşı sert olmak
get tough with someone
f.
169
Deyim
birine karşı tetikte olmak
remain on guard against someone
f.
170
Deyim
birine karşı avantajlı durumda olmak
have the edge over
f.
171
Deyim
birine karşı avantajlı olmak
have somebody on the run
f.
172
Deyim
birine karşı dürüst olmak
give it to somebody straight
f.
173
Deyim
birine karşı sabırlı olmak
be patient with somebody
f.
174
Deyim
birine karşı tetikte olmak
be on guard against someone
f.
175
Deyim
karşı cinsten bir sürü arkadaşı olmak
play the field
f.
176
Deyim
ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olmak
be in grave peril
f.
177
Deyim
yaklaşan bir belaya/tehlikeye veya zorlu bir vaziyete karşı hazırlanmak/hazır olmak
steel oneself for someone or something
f.
178
Deyim
(rakibine karşı) avantajlı olmak
get a/the jump on somebody
f.
179
Deyim
-e karşı kazanma şansı olmak
match up against somebody
f.
180
Deyim
-e karşı bir adım önde/avantajlı olmak
hold upper hand against
f.
181
Deyim
(birine ya da bir şeye) karşı tek yumruk olmak
take up (the) cudgels against (someone or something)
f.
182
Deyim
(bir şeye) çok karşı olmak
be death on (someone or something)
f.
183
Deyim
(birine) karşı peşin hükümlü olmak
have a derry on (one) [australia/new zealand]
f.
184
Deyim
birine karşı peşin hükümlü olmak
have a derry on someone [australia/new zealand]
f.
185
Deyim
(birine) karşı avantajlı durumda olmak
get a leg up on (someone)
f.
186
Deyim
(birine karşı) iğneleyici olmak
get (one's) knife into (someone)
f.
187
Deyim
(birine karşı) kırıcı olmak
get (one's) knife into (someone)
f.
188
Deyim
(birine karşı) iğneleyici olmak
get the knife into (someone)
f.
189
Deyim
(birine karşı) kırıcı olmak
get the knife into (someone)
f.
190
Deyim
(bir şeye/birine) karşı avantajlı konumda olmak
get the weather gage of (someone or something)
f.
191
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get the weather gage of (someone or something)
f.
192
Deyim
(birine) karşı açık olmak
be open with (one)
f.
193
Deyim
eleştirilere karşı hassas olmak
live in a glass house
f.
194
Deyim
eleştirilere karşı duyarlı olmak
live in a glass house
f.
195
Deyim
birine karşı olmak
go green on someone
f.
196
Deyim
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmak
harden (one's) heart against (someone or something)
f.
197
Deyim
(birine/bir şeye) karşı kalbinin taşlaşmasına sebep olmak
harden (one's) heart against (someone or something)
f.
198
Deyim
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmasına sebep olmak
harden (one's) heart against (someone or something)
f.
199
Deyim
'-e karşı dayanıklı olmak
have a head for
f.
200
Deyim
'-e karşı dayanıklı olmak
have a good head for
f.
201
Deyim
'-e karşı dayanıklı olmak
have a strong head for
f.
202
Deyim
(birine/bir şeye) karşı garezi olmak
harbor ill will toward (someone or something)
f.
203
Deyim
hırsızlara karşı kale gibi olmak
be like fort knox
f.
204
Deyim
hırsızlara karşı kale gibi olmak
be as safe as fort knox
f.
205
Deyim
bir şeye karşı isteksiz olmak
have no stomach for something
f.
206
Deyim
(bir şeye) çok karşı olmak
be death on (something)
f.
207
Deyim
(birine/bir şeye) karşı taş kalpli olmak
steel (one's) heart against (someone or something)
f.
208
Deyim
(birine/bir şeye) karşı merhametsiz olmak
steel (one's) heart against (someone or something)
f.
209
Deyim
(birine/bir şeye) karşı şefkatsiz olmak
steel (one's) heart against (someone or something)
f.
210
Deyim
(birine/bir şeye) karşı sevgisiz olmak
steel (one's) heart against (someone or something)
f.
211
Deyim
(birine/bir şeye) karşı kalpsiz olmak
steel (one's) heart against (someone or something)
f.
212
Deyim
(birine/bir şeye) karşı acımasız olmak
steel (one's) heart against (someone or something)
f.
213
Deyim
-e karşı taş kalpli olmak
steel one's heart against
f.
214
Deyim
'-e karşı merhamet etmemek/merhametsiz olmak
steel one's heart against
f.
215
Deyim
'-e karşı acımasız olmak
steel one's heart against
f.
216
Deyim
sırf karşı çıkmış olmak için tartışmak
be arguing for the sake of arguing
f.
217
Deyim
sırf karşı çıkmış olmak için tartışmak
be arguing for the sake of argument
f.
218
Deyim
(birine/bir şeye) karşı olmak
be against (someone or something)
f.
219
Deyim
(birine/bir şeye) tamamen karşı olmak
be dead set against (someone or something)
f.
220
Deyim
bir şeye tamamen karşı olmak
be dead set against something
f.
221
Deyim
hırsızlara karşı güvenli olmak
be as safe as fort knox
f.
222
Deyim
hırsızlara karşı güvenli olmak
be like fort knox
f.
223
Deyim
(birine/bir şeye) karşı tetikte olmak
be on the watch (for someone or something)
f.
224
Deyim
(birine/bir şeye) karşı nöbette olmak
be on the watch (for someone or something)
f.
225
Deyim
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak
be on the watch (for someone or something)
f.
226
Deyim
(bir şeye) tamamen/kesinlikle karşı olmak
be set against (something)
f.
227
Deyim
bir şeye/bir şey yapmaya tamamen/kesinlikle karşı olmak
be set against something/against doing something
f.
228
Deyim
bir şeye/bir şey yapmaya tamamen/kesinlikle karşı olmak
be (dead) set against something/against doing something
f.
229
Deyim
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/gelmek
be staring (something) in the face
f.
230
Deyim
bir şeyle karşı karşıya olmak/gelmek
be staring something in the face
f.
231
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak
be wise to (someone or something)
f.
232
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak
be/get wise to somebody/something
f.
233
Deyim
bir şeye karşı hazırlıklı olmak
brace oneself for something
f.
234
Deyim
(birine karşı bir konuda) dürüst olmak
come clean (with somebody) (about something)
f.
235
Deyim
bir şeye karşı olmak
fly in the face of something
f.
236
Deyim
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/durma geçmek
get the upper hand (over somebody)
f.
237
Deyim
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/durma geçmek
have the upper hand (over somebody)
f.
238
Deyim
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/durma geçmek
gain the upper hand (over somebody)
f.
239
Deyim
(birine karşı) iğneleyici olmak
get one's knife into (someone)
f.
240
Deyim
(birine karşı) kırıcı olmak
get one's knife into (someone)
f.
241
Deyim
(birine karşı) iğneleyici olmak
get the knife into (someone)
f.
242
Deyim
(birine karşı) kırıcı olmak
get the knife into (someone)
f.
243
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get an edge on (someone or something)
f.
244
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get the edge on (someone or something)
f.
245
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get an edge over (someone or something)
f.
246
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
get the edge over (someone or something)
f.
247
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak
get hip to (someone or somebody)
f.
248
Deyim
(birine karşı) avantaj sahibi olmak, kazanmak, elde etmek
get/have/gain the upper hand (over somebody)
f.
249
Deyim
(birine karşı) avantajlı durumda olmak/duruma gelmek
get/have/gain the upper hand (over somebody)
f.
250
Deyim
(birine/bir şeye) karşı garezi olmak
harbor ill will against (someone or something)
f.
251
Deyim
(birine) karşı avantajlı olmak
have (one) on the run
f.
252
Deyim
(birine/bir şeye karşı) yeterli kanıta/delile sahip olmak
have a case (against someone or something)
f.
253
Deyim
'-e karşı olmak
have a down on
f.
254
Deyim
'-e karşı çekimser olmak
have a down on
f.
255
Deyim
'-e karşı olmak
be down on
f.
256
Deyim
'-e karşı çekimser olmak
be down on
f.
257
Deyim
(birine/bir şeye) karşı olmak
have a down on (someone or something)
f.
258
Deyim
(birine/bir şeye) karşı çekimser olmak
have a down on (someone or something)
f.
259
Deyim
birine/bir şeye karşı olmak
have a down on someone/something
f.
260
Deyim
birine/bir şeye karşı çekimser olmak
have a down on someone/something
f.
261
Deyim
birine/bir şeye karşı olmak
have a downer on someone/something [uk]
f.
262
Deyim
birine/bir şeye karşı çekimser olmak
have a downer on someone/something [uk]
f.
263
Deyim
çetin bir görevle karşı karşıya olmak
have a mountain to climb
f.
264
Deyim
- karşı zaafı olmak
have a soft spot for
f.
265
Deyim
birine/bir şeye karşı zaafı olmak
have a soft spot for someone/something
f.
266
Deyim
birine/bir hayvana karşı zaafı olmak
have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal
f.
267
Deyim
birine/bir hayvana karşı sevgi dolu/şefkatli olmak
have a soft spot (in one's heart) for someone or an animal
f.
268
Deyim
bir hayvana karşı zaafı olmak
have a soft spot for or an animal
f.
269
Deyim
bir hayvana karşı sevgi dolu/şefkatli olmak
have a soft spot for or an animal
f.
270
Deyim
birine/bir şeye karşı zaafı olmak
have a soft spot for somebody/something
f.
271
Deyim
'-e karşı önyargılı olmak
have a thing about
f.
272
Deyim
(birine/bir şeye) karşı zaafı olmak
have a weak spot for (someone or something)
f.
273
Deyim
(birine/bir şeye) karşı zaafı olmak
have a weakness for someone or something
f.
274
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı olmak
have an edge over (someone or something)
f.
275
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
have an edge over (someone or something)
f.
276
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı olmak
have the edge over (someone or something)
f.
277
Deyim
(birine/bir şeye) karşı avantajlı durumda olmak
have the edge over (someone or something)
f.
278
Deyim
(birine) karşı hıncı olmak
have got it in for (one)
f.
279
Deyim
birine karşı avantajlı olmak
have someone on the run
f.
280
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak
keep (one's) eye out for (someone or something)
f.
281
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak
keep (one's) eyes out (for someone or something)
f.
282
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak
keep (one's) eyes skinned (for someone or something)
f.
283
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak
keep (one's) eye skinned (for someone or something)
f.
284
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık/tetikte olmak
keep a sharp lookout (for something or someone)
f.
285
Deyim
(birine/bir şeye) karşı gözü açık olmak
keep an eye out for (someone or something)
f.
286
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak
keep an eye out for (someone or something)
f.
287
Deyim
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak
keep an eye out for (someone or something)
f.
288
Deyim
(birine/bir şeye) karşı gözü açık olmak
keep an eye peeled (for something or someone)
f.
289
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak
keep an eye peeled (for something or someone)
f.
290
Deyim
(birine/bir şeye) karşı dikkatli olmak
keep an eye peeled (for something or someone)
f.
291
Deyim
(birine karşı) sinirine hakim olmak
keep your temper (with somebody)
f.
292
Deyim
(birine karşı) garezi olmak
nurse a grudge (against one)
f.
293
Deyim
(birine/bir şeye) karşı uyanık olmak
pay attention (to someone or something)
f.
294
Deyim
bir şeyle yüz yüze/karşı karşıya olmak
stare something in the face
f.
295
Deyim
(bir şeye) karşı mücadeleye destek olmak
strike a blow against (something)
f.
296
Deyim
(bir şeye) karşı mücadeleye destek olmak
strike a blow at (something)
f.
Politics
297
Siyasal
düzene karşı olmak
oppose the system
f.
298
Siyasal
karşı fikirde olmak
dissent
f.
Social Sciences
299
Sosyal Bilimler
kişisel mülkiyete karşı olmak
aspheterize
f.
300
Sosyal Bilimler
kişisel mülkiyete karşı olmak
aspheterise
f.
Slang
301
Argo
hem hemcinslerine hem de karşı cinse karşı çekim duymak/ilgisi olmak
play for both teams
f.
302
Argo
birisine karşı zaafı olmak
think the sun shines out of somebody's arse [uk]
f.
303
Argo
birisine karşı zaafı olmak
think the sun shines out of somebody's backside [us]
f.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of karşı olmak
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy